Kırmızı ışık terapisi 50 yılı aşkın bir süredir kullanılmaktadır. Kırmızı ışığın terapötik kullanımı, 1960'larda yapılan bilimsel deneyler ile Macar doktor Endre Mester tarafından keşfedildi. Kırmızı ışık ile yapılan araştırmaların artması ile birlikte, bu terapi yöntemi bilim camiasında ilgi odağı olmuştur. Işık terapilerinin geçmişine baktığımızda, kadim bilgilerde dahi ışığın terapi amaçlı kullanıldığı görülmektedir. Güneş, en büyük ışık kaynağı olarak insanlığın ilk dönemlerinden beri şifa etkileriyle bilinmektedir. Güneş ışığının terapi amaçlı kullanıldığı yöntem, Helioterapi olarak adlandırılmaktadır. Geçmişte senatoryumlar kurularak doktorlar güneş reçeteleri ile güneşin şifacı etkilerinden faydalanırmış. Güneş ışığının her bir saat diliminde yaydığı ışıkların dalga boyları değişir. Bu da her saat için farklı etkileri beraberinde getirir.
Işığın İnsan Vücudu İçin Önemi
Işık hayattır. Hem biyolojik süreçlerimizin düzenlenmesi hem de yaşamın devamı için ışık gereklidir. Aslında geçmişe bir yolculuk yaptığımızda yaşamın doğuşunun ışık sayesinde olduğunu söyleyebiliriz. Işığın vücudumuzda meydana gelen birçok biyolojik süreçle ilgili olarak da son derece önemli işlevleri vardır. Metabolizma, kan dolaşımı ve hormon dengesi bu işlevlerden bazılarıdır. Işık aynı zamanda vücudumuzun belirli bir ritimde çalışmasını sağlayan iç saatimizi de senkronize eder. Bitkilerin ışık enerjisini fotosentez yoluyla kimyasal enerjiye dönüştürmesi ve yaşamına devam etmesi gibi vücudumuz da ışığı kullanarak ATP enerjisine dönüştürebilir. Aslında doğru miktarda doğru ışığa maruz kalmak vücudun önemli işlevlerini yerine getirebilmesi için ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı sağlamayı unutmamalıyız.
Kırmızı Işık Terapisi Almanın Önemi
İnsanlar optimum sağlık için güneş ışığını kullanacak şekilde yaratılmış ve insanlığın ilk zamanlarından beri şifa güneşte bulunmuştur. Yeterli doğal ışık alamadığımızda vücudumuzdaki her hücre ve süreç etkilenir. Sağlıklı ışık, her hücrenin işlevi için gereklidir ve ışık eksikliği kronik hastalıklara ve rahatsızlıklara yol açabilir. Metropol yaşamı bizleri binalar içinde yaşamaya mecbur bırakıyor, güneşten yeterince faydalanamaz duruma getiriyor. Hatta bazen hiç doğrudan güneş ışığını göremeden günlerimiz geçiyor. Bu noktada her zaman her yerde ulaşılabilir olması sebebiyle ışık terapileri ilgi çekmektedir. Gün doğumu ve gün batımı saatlerinde vücuda alınamayan kırmızı ışığın terapötik etkilerinden faydalanabilmek için kırmızı ışık terapileri tercih edilebilmektedir.
ve 